Karışık bir hafta...

Çok karışık, hareketli bir hafta geçirdim. Ne olduğunu hala tam anlayabilmiş değilim.

4 Ekim Pazar günü, erkenden gölbaşına gittik. Dedem anneme, büyük anneannenin (annemin anneannesinin) hastalandığını, hastaneye kaldırıldığını söyledi. Akşama kadar annem, dedem, anneannem fısır fısır bir şeyler konuştu. Baktım değişik bir şeyler oluyor, uslu uslu durdum akşama kadar. Hatta çimlere bıraktılar diye huysuzlanmadım bile. Bir de tavuklarımızın civcivleri olmuş, çok sevindim.

5 Ekim Pazartesi günü, büyük anneanne hala hastanede. Herkes dua ediyor, ben ne olduğunu anlamıyorum. Annem, doğum günümü yapmaktan vazgeçti. Evimizin hiç tadı yok.

6 Ekim Salı günü, büyük anneannenin durumunda değişiklik yok. Babam iş gezisine gitti, biz de anneanneme kalmaya gittik. Evden çıkmadan, beşiğimden düştüm, annem de ben de çok korktuk. Başıma buz koyduk ama hiç hoşlanmadım bu işten. Biraz daha az yaramazlık yapsam iyi olacak:)

7 Ekim Çarşamba günü, annemin doğum günü. İyi ki doğdun annecim, iyi ki beni doğurdun. Büyük anneanne dün geceyi kötü geçirmiş. Doktor hastaneye gelin demiş. Annem işe, anneannem hastaneye gitti. Bizde teyzoşumla evde kaldık. Öğlen uykusundan sonra beni babaanneme bıraktılar, büyük anneanne aramızdan ayrılmış. Bunun ne demek olduğunu tam bilemiyorum ama hepimiz çok üzgünüz.

8 Ekim Perşembe günü, babam hala dönmedi, biz yine anneannemde kaldık. Annem sabah işe gitti ama erkenden geri geldi. hep beraber büyük dayımlara gittik. Ev çok kalabalıktı, hiç hoşlanmadım. Huysuzlanıp durdum. Gece geç vakit babam geldi, hoş geldi.

9 Ekim Cuma günü, akşam yine büyük dayımlardaydık. Ev yine çok kalabalıktı, ben yine durmadım. Kaçarak evimize döndük.

10 Ekim Cumartesi günü, Dedem aradı, yarın kendi aramızda pasta keselim, ilk doğum gününü kutlamadan olmaz dedi. Annem önce dayımlara yemek, sonra temizlik yaptı. Akşamüstü gölbaşındaki odama ampul, mutfağımıza musluk almak için Praktiker'e gittik. Rafların arasında bebek arabasında gezerken çok ama çok sıkıldım. Sonunda babam dayanamayıp beni kucağına aldı. O kadar renkli bir yer ki, her şeye ellemek istedim. Plastik sepetleri davul gibi çalmaya başladım, çok keyifliydi. Beni oradan çıkartmaları epey zaman aldı:) Praktiker'den sonra akşam yemeği için Ye-An diye bir pideciye gittik. 3 dilim peynirli pidenin peynirlerini yedim. Annem peynir yedirme yöntemleri kitabına, peynirli pideyi de ekledi. Eve döner dönmez de uyudum.

11 Ekim Pazar günü, büyük gün:) Uyandığımda annem, "İyi ki doğdun Defne" diye şarkı söylemeye başladı. Arkasından dans etmeye başladık. Bütün gün, telefonla her doğum günümü kutlayandan sonra dans ettik. Canım annem, gece uyumayarak pastalar, börekler hazırlamış. Masayı görünce el çırpmadan duramadım. Akşamüstü annem, babam ve ben süslenip püslenip fotoğraf çektirmeye gittik. Bizi bir odaya aldılar, kocaman ışıklar ve kırmızı bir koltuk vardı. Kırmızı çok sevdiğim bir renk. Yeni bir yere girince kendime engel olamıyorum, her şeye dokunmak, tadına bakmak istiyorum. Ben bunlarla uğraşırken devamlı "Defne buraya bak, defne buraya bak" diyip durdular. Hiç hoşlanmadım. Eve döndükten sonra akşama güç toplamak için biraz uyudum. Uyandığımda salonumuzu balonlar kaplamıştı. Onları görünce ağzım açık kaldı. Annemi ve babamı el çırparak tebrik ettim:) Akşam önce anneannem, dedem, teyzem, dayım ve yengem geldi. Sonra Çağıl teyzem, Ahmet amcam ve sevgili Arda geldi. Arkasından babaannem, dedem, amcam. Son olarak Süt Annem, Onur Amcam, süt kardeşlerim Tuna ve Nehir aramıza katıldılar. Annemin yaptığı pastanın üzerine 1 tane 1 mumu koyduk. Herkes beni alkışladı. Çok güzel oyuncaklarım, cicilerim oldu. O kadar çok eğlendim ki, yorgunluktan sabaha kadar uyuyamadım. İyi ki doğmuşum, iyi ki annemin ve babamın çocuğu olmuşum…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bana mesaj bırakabilirsiniz:)